Bir Matematik Dehası: Cahit Arf

Hemen hemen her gün elimizde olan 10 liralık banknotların ön yüzünde Mustafa Kemal Atatürk’ün resmi bulunurken, arka yüzünde ülkemizde yetişmiş en iyi matematikçilerden biri olan Cahit Arf ’ın resmi bulunur.
”Matematik de resim, müzik ve heykel gibi bir sanattır.” diyerek matematiğin sanatsal yönünü vurgulayan bu değerli bilim insanını biraz daha yakından tanıyalım.
11 Ekim 1910 tarihinde Selanik’te dünyaya gelmiştir. Bu dönemde halen Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yer alan Selanik’ten, 1912 yılında henüz iki yaşındayken, Balkan Savaşları’nın başlamasıyla ailesi İstanbul’a göç etmiştir. Cahit Arf, ilkokulu o yıllarda ‘Sultani’ adı verilen liselerin ilk kısmında okumuş, daha beşinci sınıftayken tanıştığı genç bir öğretmen onun matematikle ilgilenmesini sağlamıştır. Lisenin orta kısmına geldiğinde artık okul arkadaşlarının çözemediği matematik sorularını çözen Cahit Arf’ın bu yeteneği ailesi ve hocalarının ilgisini çekmiş ve Paris’teki St. Louis Lisesi‘nde okumak üzere ailesi tarafından Fransa’ya gönderilmiştir. Üç yıllık lise tahsilini iki yılda bitirip Türkiye’ye geri dönmüştür.
Sonrasında Yükseköğrenimi için Avrupa’ya gönderilecek adaylar listesine alınmış olan Cahit Arf, birçok bilim insanını yetiştiren Fransa’daki École Normale Supérieure’e kaydolmuştur. Buradaki eğitimini de 2 yılda bitirdikten sonra ülkeye dönerek Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yapmıştır ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalışmıştır.
1937 yılında doktorasını yapmak üzere Göttingen Üniversitesi Matematik Bölümü’ne giden Cahit Arf’ın bu üniversitede yaptığı doktora çalışması onun dünya çapında tanınmasına yol açmıştır. Matematikçilerin çok zor dediği doktora konusunu tek başına çalışmış ve tamamlamıştır. Burada bulduğu sonuçların bir bölümü bugün dünya matematik literatüründe Hasse-Arf Teoremi olarak geçmektedir.
Türkiye’ye döndüğünde İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve ordinaryüs profesörlüğe yükselmiş ve 1962 yılına kadar orada çalışmıştır. Daha sonrasında Robert Koleji’nde matematik dersleri vermeye başlamıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in ataması ile Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)‘nun kuruluş çalışmalarını başlatmış ve ilk bilim kurulu başkanı olmuştur.
1964 ve 1966 yılları arasında çalışmalarını New Jersey’deki Institude for Advanced Study’de sürdürdükten sonra California Üniversitesi’nde de bir yıl geçirmiştir. Türkiye’de yaşamak istemesi üzerine kendi isteğiyle 1967 yılında Türkiye’ye dönmüş ve döndükten kısa bir süre sonra Ortadoğu Teknik Üniversitesi‘nde göreve başlamıştır. 1980 yılında emekli olana kadar buradaki görevini sürdürmüştür.
1983-1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği‘nin başkanlığını yapmıştır. Matematik bilimine yaptığı büyük katkıları için hayatı boyunca çok sayıda ödülle onurlandırılmıştır.
Arf, İnönü Armağanı’nı (1943) ve TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü (1974) kazanmıştır. Bu ödülü alırken yaptığı konuşmada ‘Bilim insanının amacı anlamaktır;’ hemen ardından ‘ama büyük harflerle anlamaktır.’ sözüyle kendine göre bilim insanını açıklamıştır.
Eğitim verdiği dönemler boyunca yalnızca ders vermekle yetinmeyerek, katıldığı konferans ve toplantılarda genç matematikçilerle birebir iletişime geçmeye çalışmıştır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü’nde her sene Arf adına ve anısına özel bir konferans düzenlenmektedir. Cebir konusundaki çalışmalarıyla dünyaca ün kazanmıştır. Sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel yardımıyla çözülebilirliği konusunda yaptığı çalışmalar, cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan değişmezlere ilişkin Arf değişmezi ve Arf halkaları gibi literatürde adıyla anılan çalışmalarda bulunmuştur. Ayrıca, 2009 yılından itibaren 10 Türk Lirası üzerinde Arf’ın sureti yer almaktadır.
Türkiye’de matematik biliminin bugünkü konumuna gelmesinde çok önemli bir rolü olan Cahit Arf, 6 Aralık 1997’de geçirdiği bir kalp rahatsızlığı sonucu hayata veda etmiş ve İstanbul Üniversitesi’nde yapılan bir törenin ardından toprağa verilmiştir.
Son olarak ünlü dehanın matematiğe olan tutkusunun ne denli büyük olduğunu bu sözlerinden anlayabiliriz;
“Matematik, endüktif (tümevarımsal) bir bilimdir ve bu endüktif bilim sonsuz kümeler için geçerli. Bu sonsuzlukları endüktif bir şekilde kavrıyoruz ve kavradığımız zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz. Sınırsızlığı… Ve bu bize mutluluk veriyor çünkü ölümü unutuyoruz… Herkes ölümsüz olduğunu hissettiği alanda çalışmak ister. Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim.”
“Ben matematiğe hayatımı adadım, karşılığında bana hayatımı geri verdi.”
BETÜL ALAN
Diğer blog yazılarımıza göz atmayı unutmayın!