Bütün Mesele: Hazır Olmak
Ana rahminden dünyaya ilk merhaba. Her şeyiyle hazır bebek, o ilk nefesi almaya. Olağan üstü bir olaydır doğum. Her şey, kusursuz biçimde hazırdır öncesinden. İlk nefesle başlayan mücadele mezara kadar sürecek ve en az ilk anda olduğu gibi hep hazır olmak zorunda olacak güzel bebek. Yaşamı süresince insan, hep kendini bir şeylere hazırlayacak.
Neye mi hazır olmalısınız? Belki de şu an itibarı ile her şeyden önce okuyacağınız bu yazıya hazır olmalısınız. Sessiz ve huzurlu bir ortamda, kendinizi en rahat hissettiğiniz pozisyonda, algılarınız sonuna kadar açık, sonucunda vereceğiniz karar nedeni ile öylesine geçiştireceğiniz bir yazı olmadığı için, tek yapacağınız olsun “Hazır Olmak”…
William Shakespeare, Hamlet’inde şöyle der:
“Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin. Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz, yarına kalacaksa bugün olmaz. Bütün mesele “Hazır Olmak”ta…”
Değişen dünya düzeni içerisinde gelişen teknoloji ve iletişim araçları sayesine her gün ve her an yeni değişiklikler gözlemliyoruz. Varoluşundan beri insanoğlunun hassas dengeler üzerine inşa ettiği yaşantısı, zamanla daha da hassaslaşmaktadır. Öyle ki artık binlerce kilometre ötede gerçekleşen bir olay, eş zamanlı dünyanın bir başka yerinde değişikliklere yol açmaktadır. Bireylerin kişisel olarak bu etkilere, tepkilerini hazırlamaları ve dirençlerini güçlendirmeleri gerekmektedir. Bu şekilde bireyin kendini hazırlaması ile toplumda ortak bir aklın oluşması ve toplumun top yekun değişime ayak uydurması sağlanmakta yada tam tersi olmaktadır.
Yazar Metin Aydoğan’ın “Bitmeyen Oyun” adlı eserinde; “Eskinden büyük olaylar olur, yüzyılda bir çağ atlardık. Günümüz dünyasında öyle gelişmeler oluyor ki, her gün bir çağ atlıyoruz. “diyor. Aslında bu tespit maruz kaldığımız bilgi bombardımanına karşılık olabildiğine hazır olmanın gerekliliğini de ortaya koyuyor. Günceli takip etmek, olan ve olası durumlara hazırlıklı olmak, insanı streslerinden arındıran, sağladığı farkındalıkla doğru aksiyonu almasına yardımcı olan önemli bir unsurdur.
Yaklaşık bir yıl önce Alman bilim adamı Gunther von Hagens’ tarafından hazırlanan “Body Worlds” adlı sergiyi ziyaret ettim. Serginin bir bölümünde yüz yılın üzerinde yaşayan insanların ortak özelliklerinin belirtildiği bir sunum hazırlanmış. Özelliklerden bir tanesi bu kişilerin çağın gerisinde kalmadan sürekli günceli takip ettikleri, çağın gereklerini yerine getirdikleriydi. Bu yaklaşım, bizde yaygın olan “Yaşlandık, artık bizden geçti.” yaklaşımının tam aksine, yeniyi içselleştirerek, eski ile bağlantıyı koparmadan yaşama karşı hazır olmanın önemine vurgu yapmaktadır.
Evet, insanla başladı her şey ve insanla da devam edeceği aşikâr. Bu yüzden her birimizin alacağı tutumu belirlemesi, olan ve olası her değişime hazır olması, hayat amacımıza ve hedeflerimize ulaşarak mutlu bir hayat sürmek adına kaçınılmaz olmuştur. Bireylerin mutluluklarıyla birlikte toplum mutlu olacak ve kişiler kendilerine daha geniş bir hareket alanı ve hareket kabiliyeti sağlayacaklardır. Bu şekilde resim netleşecek, karalar daha hızlı ve doğru alınacaktır.
Her şeyi zamanında yapmak üzerine onlarca atasözümüz mevcut. Bunların tamamının özü hazır olmayı gerektirdiği gibi kişisel gelişim konularının tamamında da, ana hedef kişiyi hazırlamaya yöneliktir.
“Hazır Olmak” dedik ya en başından beri, işte mutlu yaşamanın, hayat amacına ve hedeflerine ulaşmanın tek sırrı bu. Bir Rus atasözü der ki, “Şans, hazırlıklı olarak bir fırsatla karşılaşmaktır.” Özünde iki kelime ve çok basit. Hazır olmak. Neye mi hazır olmak?
Hayata hazır olmak, akşam işten geldiğimizde bizden bir çift güzel söz, bir buket çiçek bekleyen eşimize hazır olmak. Tüm gün bize hasret kalan, sıcak bir kucak bekleyen evladımıza hazır olmak. Çat kapı gelen iki dostumuza, ansızın davet edildiğimiz satış toplantısına hazır olmak, çıkacağımız yola, atacağımız adıma, alacağımız nefese hazır olmak. Belki de en önemlisi son nefesimizi vermeden, hayatta hayata bırakacağımız her şeye hazır olmak.
Ancak hazır olduğumuz zaman kolay iletişim kurabilen, daha az stresli, seçenekleri görebilen, esnek düşünebilen, duyusal keskinliği gelişmiş, algıda seçici olabilen, yaşadıklarından keyif alan, mutluluğa daha kolay ulaşabilen, nefes aldığının farkında olan ve kendini gerçekleştiren bireylerden olacağız. Günlük hayatın bizi bilinçsiz bir şekilde oradan oraya sürükleyen karmaşasından uzak, yolunu kaybetmiş gemiler gibi savrulmaktansa, henüz yola çıkmadan rotasını belirlemiş, olası her duruma hazırlıklı kaptanlar gibi hissedeceğiz.
İşte sözün bittiği, hiç olmadığı kadar keyifli bir hayatın başlayacağı yerdeyiz…
“Bütün mesele hazır olmakta…..”
Gökhan OKÇU
Benzeri yazılarımız için:
Dünyanın Şifresi: Arayan Bulur